ONUR BELGE- Aydınlık Gazetesi
O da gitti... Sabah uyku sersemliğini atmadan önce telefon mesajı ile geldi haberler. Sonrasında ekranlardan. Sevgili Necmi Tanyolaç Ağabey'i anlatıyor, daha doğrusu anlatmaya çalışıyorlardı. Necmi Ağabey anlatılamaz ki... Sevmeyenler bile onun "gerçek büyük" olduğu konusunu asla inkar etmezler, edemezler.
O da gitti... Sabah uyku sersemliğini atmadan önce telefon mesajı ile geldi haberler. Sonrasında ekranlardan. Sevgili Necmi Tanyolaç Ağabey'i anlatıyor, daha doğrusu anlatmaya çalışıyorlardı. Necmi Ağabey anlatılamaz ki... Sevmeyenler bile onun "gerçek büyük" olduğu konusunu asla inkar etmezler, edemezler.
Ben kendisi ile aynı çatı altında gazetecilik, spor
yazarlığı hiç yapmadım. Ama her zaman, her yerde, neredeyse her mekanda 40 yıla
yakın birlikteydik. Sondan başlayalım mı, Hürriyet internet sayfasında ölüm
haberi ile birlikte bir de video var. Haberleri gezerken tıklayıverdim. Adalar
Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu ve ben, Necmi Ağabey'i aramıza alarak moral
vermeye çalıştığımız günün görüntüleri ekranda canlanıverdi. Yatırıldığı
huzurevine Adalı dostları, Fıstık Ahmet falan cümbür cemaat çıkarma yapmıştık.
Şarkılar söyledik, oynadık, o da katıldı.
Nesini anlatayım, derneğe genel başkan olduğumda makama
oturunca, ilk ziyaret edip, moral veren o olmuştu. Kendimi yalnız ve
terkedilmiş olarak hissediyor, "altından kalkabilecek miyim" diye
düşünüyordum. Hissetmişti, hemen moral verdi. "Hiç merak etme, aslan gibi
başkan olacaksın..." Ve de 4 yıllık 2 dönem başkanlığım sırasında desteğini
hiç eksik etmedi. Necmi Tanyolaç'ın olduğu yerde hem hareket hem de bereket
vardı. Bizlere meslek haline getirdiği Spor Yazarlığı'nı ve onun temelleri hala
güçlü Türkiye Spor Yazarları Derneği'ni bıraktı. Umarım geride kalanlarımız ve
çırakların sana layık olur Necmi Ağabey. Belki artık böyle felaket tellallığı
yapan sayfaları bırakır, güzelim spor sayfalarına dönerler.
Ayışığı sonatı ve Fenerin goller
Rivayete göre ölümsüz müzisyen Ludwig Van Beethoven arkadaşı
ile birlikte Viyana sokaklarında dolaşmaktadır. Bir evin ikinci katından gelen
piyano sesine hayran kalır ve hemen kapıya vurarak piyanoyu çalanla tanışmak
istediğini söyler. Kapıyı açan kızın annesi, durumu aktarır, ama piyanoyu çalan
kızın kör olduğunu da öğrenir. Bunun üzerine ölümsüz müzisyen maddi bir şey
isteyeceğini sanarak "benden ne istersen iste" der.
Ama cevap sarsıcıdır. Kız "Ben hiç ayışığını görmedim,
bana onu gösterebilir misin?"
Duraksamaz bile Beethoven. Hemen piyanonun başına oturur ve
müzik literatüründe "Ayışığı sonatı" olarak bilinen Sonat No:14 Op.27
Nh:2 adlı ölümsüz eseri besteleyiverir.
Ne alakası varsa Fenerbahçe'nin son dakika gollerine
takılan, tutulanları dinleyip okuyunca bu aklıma geldi. Ben o maçları ve
golleri defalarca izledim. Nasıl oluyor da son dakika golleri ile bu maçları
kazanıyor diyenlere bir önerim var. Beethoven gibi yapın, gelin Fenerbahçe'den
içeri girin. Maçları bir de gönül gözüyle seyredin. O gollerin ve sarı
lacivertlilerin oyununun simsiyah bir gecede parlayan ve yolumuzu aydınlatan ay
ışığı gibi olduğunu göreceksiniz. Yalnız Fenerbahçe'yi değil, Türk futbolunu
karaladığınız yeter, artık güzellikleri de görmeyi deneseniz...
Fenerbahçe-Beşiktaş derbis
Böylesine az denk gelinir. Hem Fenerbahçe, hem de Beşiktaş
formda. Üstelik gol yollarında da çok iyiler. Savunma sıkıntısı sözlerine pek
bakmayın, onu da gerektiğinde takım savunması olarak uygulayabiliyorlar. İşte
cumartesi günü böylesine formda iki takımın bence nefes kesecek bir maçını
izleyeceğiz. Fenerbahçe kendi sahasında elbette ki, favori gibi görünüyor. Ama
Biliç'in "tüm takım topun arkasında olmalıyız, takım savunmasını iyi
yapmalıyız" sözlerini de yabana atmayın.
Bu arada tribünlere büyük sorumluluk düşüyor. Her iki ekibin
tribünler nedeniyle tetikte bekleyenler tarafından çabucak cezalandırıldığını
biliyoruz. Öyleyse giderek olgunlaşan tribün bilincinin doruğa çıkmasını
beklemek de hakkımız. Bu arada fazla abartmış olmamak için üzerine gitmiyorum.
Ama duyduklarım hoşuma gitti. Sarı lacivertli taraftarların, çarşı lehine
tezahürat yapacağı haberleri dolaşıyor. Zaten iki kulübün taraftarlarının
karşılıklı olarak birbirlerini tribünlerde görmek istedikleri gizli bir şey
değil. Hatta kapılarını bile açmış, içeri almışlardı.
İşin teknik tarafına gelince, önemli olan orta alanların
nasıl organize olacağı. Eğer Beşiktaş Oğuzhan-Olcay ikilisinden birini feda
eder, savunma adına Veli'yi koyarsa atak ve organizasyon sıkıntısı yaşar.
Fenerbahçe Meireles, Mehmet Topal, Emre üçlüsünü büyük bir olasılıkla
kullanacak. Geride bekleyenlerden Cristian, Salih ve Emenike'nin alacağı
dakikalar ve yapacakları hamleler de sonuca etkili olacak. Cüneyt Çakır'ın
hakemliğinde ise kuşku yok ve bence güzeloyunun daha da güzelleşmesine katkıda
bulunacak.