14 Mayıs 2014 Çarşamba

Nurten Abla sende unutulmazlar arasına girdin



Nurten Abla iyi ki vardın ve bizleri bunları yaşattın. Sende unutulmazlar arasına girdin.
Seni nasıl unuturuz…
Sevgili Hicri Kınay’ın dediği gibi Hürriyet’te çalışıp ta Nurten Abla ile sohbeti olmayan zaten Hürriyetçi değildir.
İstihbarat Servisi’ne girip o yandan çarklı, hınzır gülüşünle “Toplanın çocuklar size bir şey anlatacağım” deyişini, belden aşağı fıkraları başından geçmiş gibi anlatıp Rıfkı Baba’nın deyimiyle“fotoğrafçı parçaları”nın ağızlarının suyunun akmasını, Rıfkı Baba’nın “Tut tu ayıp” diye kaçarken sana kulak vermesini,
Alaattin Büte’nin “Anlat anlat heyecanlı oluyor” deyişini,
Necmi Onur’un “Bunlar benim yazdığım Orospu kitabında bile yok deyişini”,
Celalettin Çetin’in sinsi bir şekilde anlatılanları dinleyişini,
Mehmet Türker’in uzaktan kulak verip herşeyden haberdar olmasını,
Orhan Kantoğlu’nun “Beni bu yaştan sonra azdırıyor” deyişini,
Tahsin Öztin’in yanına Şadan Galipollu’nu (Yolaşan) ve Baki’yi alıp gelerek dudağını ikide birde kırpıştırıp “Ben de duyayım bakalım Nurten ne anlatıyor?” deyişini,
Nehar Tüblek'in elinde o gün çizdiği karikatürle içeri dalıp "Bu nasıl çocuklar" derken "Nurten benden iyi müşteri topluyor" deyişini,
Feridun Eryılmaz’ın koltuk altında 35’lik Smith Wesson tabancasıyla gezerken “Senin tabancan patlar mı?” diye zılgıt yeyişini,
Tuncer Bicioğlu’nun “Abla anlat anlat…” deyişini,
Mahir Çerçi’nin “Abla bir birlikte olalım bu iş bitsin” deyişini,
Şakir Şad’ın “Bu işler adliyelik olur” deyişini,
Hicri Kınay’ın “Abla bunlar sapık uzak dur” deyişini,
Spordan Rıdvan Yelekçi’nin yanına Eşfak Aykaç ve Doğan Koloğlu’nu katarak hengameye katılışını,
Ergin İnanç’ın şamatayı duyunca hemen koşup gelmesini,
Hasan Bedrettin Ülgen’in “Çok gürültü oluyor. 16’cı haberimi yazdırıyorum. Siz uyuyorsunuz” diyerek kimi yakalarsa ona haber yazdırırken en çok ta Atilla Dağlı’ya belediye haberi yazdırırken şikayetçi oluşunu,
Kamil Başaran’ın “Bakan geliyor dağılın deyişini”,
Oktay Şengüler’in “Ben bunu haber yapacağım” deyişini,
Zeynep Göğüş'in gülerek olanları izleyişini,
Hami Alkaner’in “Ayıp oluyor beyler ben bugün nöbetçi şefim” deyişini,
Erol Gönenç’in “Abla sen bildiğiri anlat bunların hepsi bir tuhaf..” deyişini,
Şevki Adalı'nın yanına topladığı arkadaşlarlar her zamanki zerafetiyle "İçerde bir şeyler oluyor. Bakalım" diyerek toplananların başına gidişini,
Yıldırım Çavlı’nın “Abla olmasa bu servisteki sapıkları anlayamayacağız” deyişini,
Engin Bilginer’in “Meltem Pusat şikayet ediyor böyle şeyler yapmayın” diye gaz verişini,
Engin Giray’ın “Burada bir koku seziyorum” deyişini,  Ateş Çelik’in “Abla iyi anlatıyorsun” deyişini,
Selma Tükel’in yoğurt ve salatalığı yerken Sadettin Teksoy’un vantilatöründen paltosunu giyip korunarak anlatılanlara kulak vermesini,
Nezih Demirkent’in ise salona girip “Her şeyden haberim var” demesini çok özledik.
Hürriyet böyle renkli bir yerdi.
Hem Hürriyet’i özledik, hem de seninle güzel anılarımızı.
Güle güle Nurten Abla…
Sen gitmedin hepimizin anılarında ve yüreklerindesin
Hicri Kınay ve Celil Çolak ile birlikte Balat Hastanesi’nde hasta yatağında seni son görüşümüzdü.
“Çocuklarım nasıl?” diye sorduğunda kahrolduk.
Seni seviyoruz Nurten Abla…

Özkan Altıntaş



Hürriyet’in acı günü...
 
 
İSTANBUL
 
 
14 Mayıs 2014
 

 
Zor bir gün. Yüreğimiz yanıyor, içimiz daralıyor. Soma’da her geçen dakika artan maden şehitlerinin acısı sadece aileleri değil, Türkiye’nin yüreğine kor gibi düşüyor. İşte tam bu acıları yaşarken yüreğimiz, gözleri her daim gülen, şen kahkahaları ile Hürriyet’i neşelendiren Nurten Abla’nın ölümüyle bir kez daha yandı.
 
Hürriyet’in kuruluş yıllarından itibaren görev yapan temel taşlarından biriydi Nurten Abla (Baykara). Gazetenin en büyüğünden en küçüğüne herkesin Nurten Ablasıydı. Büyüğü, küçüğü yoktu, herkesin can dostu, dert ortağıydı, neşe kaynağıydı.
 
Görev yaptığı arşivin dışında gazetenin her odasında, her köşesinde, koridorunda nereye gitse canlılığını götürürdü, gülümsemesini taşırdı.
 
Selam vermediği, saygı görmediği, takılmadığı kimse yoktu. Gazetenin her şeyiydi. Kimin başı sıkışsa, kimin canı sıkılsa soluğu onun yanında alır, dertlerini onda bırakır, onun neşesini alarak uzaklaşırdı.
 
İşe yeni başlayanlara mentor’luk yapardı adeta. Ufak ufak tüyolar verirdi hayata dair. Aradan yıllar geçti, emekli oldu, evine çekildi ama ne O Hürriyet’i, ne Hürriyetçiler O’nu unutmadı. Hepimizin kalbindeydi. Hürriyet’in yapı taşlarından biri, Nurten ablamız şimdi yok. Yarın onu sonsuz yolculuğuna Levent Camii’nden öğle namazından sonra uğurluyoruz. Hürriyet’in başı sağ olsun.
 
 
NURTEN ABLA HİÇ DURMADI
 
Sanatın yaşı yok
 
Gaye GÜZELAY
 
13.06.2002
 
Terakki Vakfı Plastik Sanatlar Merkezi'nin yaygın eğitim kapsamında açtığı ve her yaştan katılımcılara açık olan resim kursuna devam eden 70 yaşındaki Nurten Baykara'nın çalışmaları, aynı kursa devem eden 15 yaşındaki Şişli Terakki Lisesi öğrencisi Didem Akgün ve Galatasaray Lisesi öğrencisi Merve Mert ile aynı sergide yer aldı. Açılışta, Nurten Baykara'nın yaptığı annesi Mürvet Baykara portresi büyük ilgi topladı. Nurten Baykara, ‘‘Çok mutluyum. İnsan isterse her yaşta bir işin ucundan tutabiliyor. Bu kursta, renklerin büyülü dünyası ile tanıştım’’ dedi. Her yaştan 24 kursiyerin yağlı boya ve akrilik çalışmalarının yer aldığı sergi 21 Haziran'a kadar pazar ve pazartesi günleri dışında gezilebilecek