Deniz Izgi
O zamanlar/bu zamanlar
gibi değildi... Cağaloğlu'nda İran Konsolosluğu'nun dörtyol ağzında iki saat
kadar durdun mu, efsaneleşen yıldızların yağmuru altında nereye bakacağını kime
selam vereceğine şaşırırdın... Sirkeci'den yukarıya çıkan Ankara Caddesi günün
öğlene doğru saatlerinde bir gazeteciler/bir
edebiyatçılar/yazarlar/şairler/fotoğrafçılar podyumuna dönüşürdü... Yaşar Kemal
orada... Aziz Nesin orada... Abdi İpekçi orada... Çetin Altan orada... Hikmet
Feridun Es orada... Halit Kıvanç orada... Recep Bilginer orada... Fikret Otyam
orada... Halit Çapın orada... Burhan Felek orada... Hatta Simavi Kardeşler de
orada... Ve Ercüment Karacan da orada... Ve daha onlarcası ve daha yüzlercesi...
Göz göze geldiğinde selam verir/selam alabilirdin... Elini uzatabilir/elin
havada kalmazdı ve mutlaka da sıkılırdı... Ve hal hatır ve hatta bir derdin
varsa da çözülürdü... ... Benim merdivenin başında o ilk basamak zamanında bir
yol arayışında pusulalaştırdığım idollerim vardı... Spor fotoğrafçılığında
Hüseyin Kırcalı... Konserli/artistli fotoğraflarda Arda Uskan... Günlük yazı
kıvraklığında Çetin Altan... Dış Haber yansıtmasında Sami Kohen... Ve bunların
en ama en önünde de Gökşin Sipahioğlu... Ara Güler yoktu bu listemde... Çünkü
ulaşılamazdı... Çünkü başka... Çünkü müthişti... Diğer herkes gibi olama(z)sam
da yaklaşabileceğimi düşünüyordum ama Ara Güler'e asla... ... Bir gün Milliyet
Çocuk Dergisi'ne bir 23 Nisan foto/röportajı yaptım... Yayın Müdürüm Cemal
Hoşgör, çektiğim fotoğraflara bakıp/bakıp 'Yahu Deniz... Ara gibi çekmişsin...
Ellerine sağlık... Aferin'... O an ayaklarında kanatları olan Hermes gibi olmuş
Milliyet'in iki kat yukarıda HEY'e Erhan Akyıldız'a koşmuştum... 'Erhan ağbi,
bak Cemal Ağbi ne diyor'... Erhan Akyıldız baktı/baktı... 'Sana birşey
söyleyeyim mi' dedi, 'Sen söylemesen Ara Güler çekti sanacaktım'... ... O gaz
bana bir ömür yetti bugüne kadar... ;) Ve bu arada da bir ders... 'Marifet
İltifata ...:) :) :) ... ... O zamanlar öyle idi... Bir önceki kuşak, ister bunu
işi görülsün, diye düşünün, ister usta çırak ilşkisi olarak algılayın arkadaki
adam yeni gelene kol/kanat gererdi... Ve biz de öyle gördük sonra da bu geleneği
sürdürdük... ... Şimdi burada FACE'de üçüncü/dördüncü/beşinci baharını yaşayan
Erdoğan Ağbi (Erdoğan Sevgin) de öyle yaptı, Doğan Şener de, Abdi İpekçi de
Namık Sevik de, Semih Balcıoğlu da Arda Uskan da ve hepsi... ... O saatten sonra
Ara Güler'e daha bir baktım... Biz renkli/slayt/dia peşindeyken Ara Güler
giderek siyah beyaza ağırlık veriyordu... Ve aklımızın ucuna gelmeyen noktalara
ağlarını atıyordu... Ara Güler'in zamanla ve hala sanıldığı gibi Usta Bir
Fotoğrafçı değil aslında Çok Ama Çok Büyük Bir Gazeteci Olduğunu fark ettim...
Yazısı/haberi o fotoğraf karesinin içinde idi... Ve çoğu kez altına ne fotoğraf
altı ne de bir başlık bir manşete de gerek yoktu... ... O zamanlar fotoğraf
makinelerinin içine film konuyordu... 50 ASA... 100 ASA... 400 ASA... v.b. 50
ASA filmler kontrastı ama içinde gren dediğimiz noktacıklar olmazdı... Ancak çok
ışık gerektirirdi... 100 ASA genel kullanım için en uygundu... 400 ASA loş
yerlerde kullanılırdı ancak noktacıkları boldu... Ve daha karanlıklarda flaşsız
çalışmak için 400 ASA'lık filmi 1600 ASA imiş gibi kandırık ;) yapar çeker sonra
banyoda iterdik ;) yani yıkama süresini uzatırdık... Filmler genelde bir buçuk
metre idi ve 36 kare... Yani bir filmi makineye taktık mı 36 poz/36 fotoğraf
çekerdik... ... Usta hastanede komada... Usta böbrek yetmezliğinde çok zor
durumda... Usta kalkar mı... Bilmem... Şimdi dua zamanı... Ve usta hayatının 36.
Karesinin tam orta yerinde... Kim çekebilir ki onun fotoğrafını... Kim cesaret
edebilir ki... Kim cüret... Usta için 3. KARE ZAMANI ve 'Selfie'... ... Şimdi
sizlere bir iş... Gençler, Vikipedi ile başlayın... Gidin Ara Güler'i oaradan
keşfedin... Yaşlılar, siz de 'Selfie'nin ne olduğunu... Ve sonra gelin elel
verelim/bir köprü kuralım/ birbirimizi daha iyi anlayalım... ARA GÜLER için
bundan daha güzel bir dua olabilir mi... Deniz İZGİ / KARABAŞ Siyasi Hayvan
Dergisi / TEST Aşaması
O zamanlar/bu zamanlar gibi değildi...
Cağaloğlu'nda İran
Konsolosluğu'nun dörtyol ağzında
iki saat kadar durdun mu,
efsaneleşen
yıldızların yağmuru altında nereye bakacağını
kime selam vereceğine
şaşırırdın...
Sirkeci'den yukarıya çıkan Ankara Caddesi günün
öğlene doğru
saatlerinde
bir gazeteciler/bir
edebiyatçılar/yazarlar/şairler/fotoğrafçılar
podyumuna dönüşürdü...
Yaşar
Kemal orada... Aziz Nesin orada... Abdi İpekçi orada...
Çetin Altan orada...
Hikmet Feridun Es orada... Halit Kıvanç orada...
Recep Bilginer orada...
Fikret Otyam orada... Halit Çapın orada...
Burhan Felek orada... Hatta Simavi
Kardeşler de orada...
Ve Ercüment Karacan da orada...
Ve daha onlarcası ve
daha yüzlercesi...
Göz göze geldiğinde selam verir/selam
alabilirdin...
Elini uzatabilir/elin havada kalmazdı ve mutlaka da
sıkılırdı...
Ve hal hatır ve hatta bir derdin varsa da
çözülürdü...
...
Benim merdivenin başında o ilk basamak zamanında
bir
yol arayışında pusulalaştırdığım idollerim vardı...
Spor fotoğrafçılığında
Hüseyin Kırcalı...
Konserli/artistli fotoğraflarda Arda Uskan...
Günlük
yazı kıvraklığında Çetin Altan...
Dış Haber yansıtmasında Sami Kohen...
Ve
bunların en ama en önünde de Gökşin Sipahioğlu...
Ara Güler yoktu bu
listemde...
Çünkü ulaşılamazdı... Çünkü başka... Çünkü müthişti...
Diğer
herkes gibi olama(z)sam da yaklaşabileceğimi düşünüyordum ama
Ara Güler'e
asla...
...
Bir gün Milliyet Çocuk Dergisi'ne bir 23 Nisan foto/röportajı
yaptım...
Yayın Müdürüm Cemal Hoşgör, çektiğim fotoğraflara
bakıp/bakıp
'Yahu Deniz... Ara gibi çekmişsin... Ellerine sağlık...
Aferin'...
O an ayaklarında kanatları olan Hermes gibi olmuş
Milliyet'in
iki kat yukarıda HEY'e Erhan Akyıldız'a koşmuştum...
'Erhan ağbi, bak Cemal
Ağbi ne diyor'...
Erhan Akyıldız baktı/baktı...
'Sana birşey söyleyeyim
mi' dedi,
'Sen söylemesen Ara Güler çekti sanacaktım'...
...
O gaz bana
bir ömür yetti bugüne kadar...
Ve bu arada da bir ders...
'Marifet
İltifata ... ...
...
O zamanlar öyle idi...
Bir önceki kuşak, ister
bunu işi görülsün, diye düşünün,
ister usta çırak ilşkisi olarak
algılayın
arkadaki adam yeni gelene kol/kanat gererdi...
Ve biz de öyle
gördük sonra da bu geleneği sürdürdük...
...
Şimdi burada FACE'de
üçüncü/dördüncü/beşinci baharını
yaşayan Erdoğan Ağbi (Erdoğan Sevgin) de
öyle yaptı,
Doğan Şener de, Abdi İpekçi de Namık Sevik de,
Semih Balcıoğlu
da Arda Uskan da ve hepsi...
...
O saatten sonra Ara Güler'e daha bir
baktım...
Biz renkli/slayt/dia peşindeyken
Ara Güler giderek siyah beyaza
ağırlık veriyordu...
Ve aklımızın ucuna gelmeyen noktalara ağlarını
atıyordu...
Ara Güler'in zamanla ve hala sanıldığı gibi
Usta Bir
Fotoğrafçı değil aslında
Çok Ama Çok Büyük Bir Gazeteci Olduğunu fark
ettim...
Yazısı/haberi o fotoğraf karesinin içinde idi...
Ve çoğu kez
altına ne fotoğraf altı ne de bir başlık
bir manşete de gerek
yoktu...
...
O zamanlar fotoğraf makinelerinin içine film
konuyordu...
50 ASA... 100 ASA... 400 ASA... v.b.
50 ASA filmler kontrastı
ama içinde gren dediğimiz
noktacıklar olmazdı... Ancak çok ışık
gerektirirdi...
100 ASA genel kullanım için en uygundu...
400 ASA loş
yerlerde kullanılırdı ancak noktacıkları boldu...
Ve daha karanlıklarda
flaşsız çalışmak için
400 ASA'lık filmi 1600 ASA imiş gibi kandırık yapar
çeker
sonra banyoda iterdik yani yıkama süresini uzatırdık...
Filmler
genelde bir buçuk metre idi ve 36 kare...
Yani bir filmi makineye taktık mı
36 poz/36 fotoğraf çekerdik...
...
Usta hastanede komada...
Usta böbrek
yetmezliğinde çok zor durumda...
Usta kalkar mı... Bilmem... Şimdi dua
zamanı...
Ve usta hayatının 36. Karesinin tam orta yerinde...
Kim
çekebilir ki onun fotoğrafını...
Kim cesaret edebilir ki...
Kim
cüret...
Usta için 3. KARE ZAMANI ve 'Selfie'...
...
Şimdi sizlere bir
iş...
Gençler, Vikipedi ile başlayın...
Gidin Ara Güler'i oaradan
keşfedin...
Yaşlılar, siz de 'Selfie'nin ne olduğunu...
Ve sonra gelin
elel verelim/bir köprü kuralım/
birbirimizi daha iyi anlayalım...
ARA
GÜLER için bundan daha güzel bir dua olabilir mi...
Deniz İZGİ / KARABAŞ Siyasi Hayvan Dergisi / TEST Aşaması