17 Ocak 2014 Cuma

Deniz Izgi kendi fotoğrafını paylaştı



Deniz Izgi
O zamanlar/bu zamanlar gibi değildi... Cağaloğlu'nda İran Konsolosluğu'nun dörtyol ağzında iki saat kadar durdun mu, efsaneleşen yıldızların yağmuru altında nereye bakacağını kime selam vereceğine şaşırırdın... Sirkeci'den yukarıya çıkan Ankara Caddesi günün öğlene doğru saatlerinde bir gazeteciler/bir edebiyatçılar/yazarlar/şairler/fotoğrafçılar podyumuna dönüşürdü... Yaşar Kemal orada... Aziz Nesin orada... Abdi İpekçi orada... Çetin Altan orada... Hikmet Feridun Es orada... Halit Kıvanç orada... Recep Bilginer orada... Fikret Otyam orada... Halit Çapın orada... Burhan Felek orada... Hatta Simavi Kardeşler de orada... Ve Ercüment Karacan da orada... Ve daha onlarcası ve daha yüzlercesi... Göz göze geldiğinde selam verir/selam alabilirdin... Elini uzatabilir/elin havada kalmazdı ve mutlaka da sıkılırdı... Ve hal hatır ve hatta bir derdin varsa da çözülürdü... ... Benim merdivenin başında o ilk basamak zamanında bir yol arayışında pusulalaştırdığım idollerim vardı... Spor fotoğrafçılığında Hüseyin Kırcalı... Konserli/artistli fotoğraflarda Arda Uskan... Günlük yazı kıvraklığında Çetin Altan... Dış Haber yansıtmasında Sami Kohen... Ve bunların en ama en önünde de Gökşin Sipahioğlu... Ara Güler yoktu bu listemde... Çünkü ulaşılamazdı... Çünkü başka... Çünkü müthişti... Diğer herkes gibi olama(z)sam da yaklaşabileceğimi düşünüyordum ama Ara Güler'e asla... ... Bir gün Milliyet Çocuk Dergisi'ne bir 23 Nisan foto/röportajı yaptım... Yayın Müdürüm Cemal Hoşgör, çektiğim fotoğraflara bakıp/bakıp 'Yahu Deniz... Ara gibi çekmişsin... Ellerine sağlık... Aferin'... O an ayaklarında kanatları olan Hermes gibi olmuş Milliyet'in iki kat yukarıda HEY'e Erhan Akyıldız'a koşmuştum... 'Erhan ağbi, bak Cemal Ağbi ne diyor'... Erhan Akyıldız baktı/baktı... 'Sana birşey söyleyeyim mi' dedi, 'Sen söylemesen Ara Güler çekti sanacaktım'... ... O gaz bana bir ömür yetti bugüne kadar... ;) Ve bu arada da bir ders... 'Marifet İltifata ...:) :) :) ... ... O zamanlar öyle idi... Bir önceki kuşak, ister bunu işi görülsün, diye düşünün, ister usta çırak ilşkisi olarak algılayın arkadaki adam yeni gelene kol/kanat gererdi... Ve biz de öyle gördük sonra da bu geleneği sürdürdük... ... Şimdi burada FACE'de üçüncü/dördüncü/beşinci baharını yaşayan Erdoğan Ağbi (Erdoğan Sevgin) de öyle yaptı, Doğan Şener de, Abdi İpekçi de Namık Sevik de, Semih Balcıoğlu da Arda Uskan da ve hepsi... ... O saatten sonra Ara Güler'e daha bir baktım... Biz renkli/slayt/dia peşindeyken Ara Güler giderek siyah beyaza ağırlık veriyordu... Ve aklımızın ucuna gelmeyen noktalara ağlarını atıyordu... Ara Güler'in zamanla ve hala sanıldığı gibi Usta Bir Fotoğrafçı değil aslında Çok Ama Çok Büyük Bir Gazeteci Olduğunu fark ettim... Yazısı/haberi o fotoğraf karesinin içinde idi... Ve çoğu kez altına ne fotoğraf altı ne de bir başlık bir manşete de gerek yoktu... ... O zamanlar fotoğraf makinelerinin içine film konuyordu... 50 ASA... 100 ASA... 400 ASA... v.b. 50 ASA filmler kontrastı ama içinde gren dediğimiz noktacıklar olmazdı... Ancak çok ışık gerektirirdi... 100 ASA genel kullanım için en uygundu... 400 ASA loş yerlerde kullanılırdı ancak noktacıkları boldu... Ve daha karanlıklarda flaşsız çalışmak için 400 ASA'lık filmi 1600 ASA imiş gibi kandırık ;) yapar çeker sonra banyoda iterdik ;) yani yıkama süresini uzatırdık... Filmler genelde bir buçuk metre idi ve 36 kare... Yani bir filmi makineye taktık mı 36 poz/36 fotoğraf çekerdik... ... Usta hastanede komada... Usta böbrek yetmezliğinde çok zor durumda... Usta kalkar mı... Bilmem... Şimdi dua zamanı... Ve usta hayatının 36. Karesinin tam orta yerinde... Kim çekebilir ki onun fotoğrafını... Kim cesaret edebilir ki... Kim cüret... Usta için 3. KARE ZAMANI ve 'Selfie'... ... Şimdi sizlere bir iş... Gençler, Vikipedi ile başlayın... Gidin Ara Güler'i oaradan keşfedin... Yaşlılar, siz de 'Selfie'nin ne olduğunu... Ve sonra gelin elel verelim/bir köprü kuralım/ birbirimizi daha iyi anlayalım... ARA GÜLER için bundan daha güzel bir dua olabilir mi... Deniz İZGİ / KARABAŞ Siyasi Hayvan Dergisi / TEST Aşaması




O zamanlar/bu zamanlar gibi değildi...
Cağaloğlu'nda İran Konsolosluğu'nun dörtyol ağzında
iki saat kadar durdun mu,
efsaneleşen yıldızların yağmuru altında nereye bakacağını
kime selam vereceğine şaşırırdın...
Sirkeci'den yukarıya çıkan Ankara Caddesi günün
öğlene doğru saatlerinde
bir gazeteciler/bir edebiyatçılar/yazarlar/şairler/fotoğrafçılar
podyumuna dönüşürdü...
Yaşar Kemal orada... Aziz Nesin orada... Abdi İpekçi orada...
Çetin Altan orada... Hikmet Feridun Es orada... Halit Kıvanç orada...
Recep Bilginer orada... Fikret Otyam orada... Halit Çapın orada...
Burhan Felek orada... Hatta Simavi Kardeşler de orada...
Ve Ercüment Karacan da orada...
Ve daha onlarcası ve daha yüzlercesi...
Göz göze geldiğinde selam verir/selam alabilirdin...
Elini uzatabilir/elin havada kalmazdı ve mutlaka da sıkılırdı...
Ve hal hatır ve hatta bir derdin varsa da çözülürdü...
...
Benim merdivenin başında o ilk basamak zamanında
bir yol arayışında pusulalaştırdığım idollerim vardı...
Spor fotoğrafçılığında Hüseyin Kırcalı...
Konserli/artistli fotoğraflarda Arda Uskan...
Günlük yazı kıvraklığında Çetin Altan...
Dış Haber yansıtmasında Sami Kohen...
Ve bunların en ama en önünde de Gökşin Sipahioğlu...
Ara Güler yoktu bu listemde...
Çünkü ulaşılamazdı... Çünkü başka... Çünkü müthişti...
Diğer herkes gibi olama(z)sam da yaklaşabileceğimi düşünüyordum ama
Ara Güler'e asla...
...
Bir gün Milliyet Çocuk Dergisi'ne bir 23 Nisan foto/röportajı yaptım...
Yayın Müdürüm Cemal Hoşgör, çektiğim fotoğraflara bakıp/bakıp
'Yahu Deniz... Ara gibi çekmişsin... Ellerine sağlık... Aferin'...
O an ayaklarında kanatları olan Hermes gibi olmuş
Milliyet'in iki kat yukarıda HEY'e Erhan Akyıldız'a koşmuştum...
'Erhan ağbi, bak Cemal Ağbi ne diyor'...
Erhan Akyıldız baktı/baktı...
'Sana birşey söyleyeyim mi' dedi,
'Sen söylemesen Ara Güler çekti sanacaktım'...
...
O gaz bana bir ömür yetti bugüne kadar...
Ve bu arada da bir ders...
'Marifet İltifata ... ...
...
O zamanlar öyle idi...
Bir önceki kuşak, ister bunu işi görülsün, diye düşünün,
ister usta çırak ilşkisi olarak algılayın
arkadaki adam yeni gelene kol/kanat gererdi...
Ve biz de öyle gördük sonra da bu geleneği sürdürdük...
...
Şimdi burada FACE'de üçüncü/dördüncü/beşinci baharını
yaşayan Erdoğan Ağbi (Erdoğan Sevgin) de öyle yaptı,
Doğan Şener de, Abdi İpekçi de Namık Sevik de,
Semih Balcıoğlu da Arda Uskan da ve hepsi...
...
O saatten sonra Ara Güler'e daha bir baktım...
Biz renkli/slayt/dia peşindeyken
Ara Güler giderek siyah beyaza ağırlık veriyordu...
Ve aklımızın ucuna gelmeyen noktalara ağlarını atıyordu...
Ara Güler'in zamanla ve hala sanıldığı gibi
Usta Bir Fotoğrafçı değil aslında
Çok Ama Çok Büyük Bir Gazeteci Olduğunu fark ettim...
Yazısı/haberi o fotoğraf karesinin içinde idi...
Ve çoğu kez altına ne fotoğraf altı ne de bir başlık
bir manşete de gerek yoktu...
...
O zamanlar fotoğraf makinelerinin içine film konuyordu...
50 ASA... 100 ASA... 400 ASA... v.b.
50 ASA filmler kontrastı ama içinde gren dediğimiz
noktacıklar olmazdı... Ancak çok ışık gerektirirdi...
100 ASA genel kullanım için en uygundu...
400 ASA loş yerlerde kullanılırdı ancak noktacıkları boldu...
Ve daha karanlıklarda flaşsız çalışmak için
400 ASA'lık filmi 1600 ASA imiş gibi kandırık yapar çeker
sonra banyoda iterdik yani yıkama süresini uzatırdık...
Filmler genelde bir buçuk metre idi ve 36 kare...
Yani bir filmi makineye taktık mı 36 poz/36 fotoğraf çekerdik...
...
Usta hastanede komada...
Usta böbrek yetmezliğinde çok zor durumda...
Usta kalkar mı... Bilmem... Şimdi dua zamanı...
Ve usta hayatının 36. Karesinin tam orta yerinde...
Kim çekebilir ki onun fotoğrafını...
Kim cesaret edebilir ki...
Kim cüret...
Usta için 3. KARE ZAMANI ve 'Selfie'...
...
Şimdi sizlere bir iş...
Gençler, Vikipedi ile başlayın...
Gidin Ara Güler'i oaradan keşfedin...
Yaşlılar, siz de 'Selfie'nin ne olduğunu...
Ve sonra gelin elel verelim/bir köprü kuralım/
birbirimizi daha iyi anlayalım...
ARA GÜLER için bundan daha güzel bir dua olabilir mi...

Deniz İZGİ / KARABAŞ Siyasi Hayvan Dergisi / TEST Aşaması

Hiç yorum yok: