18 Ağustos 2003 Pazartesi

Sabah'ın iğrenç iftirası

Tufan TÜRENÇ
HÜRRİYET'in patronu, genel yayın müdürü, yazı işleri ve haberi hazırlayan ekonomi servisi çalışanları Sabah Gazetesi'nin iğrenç ve aşağılık iftirasıyla karşı karşıya kaldı.

İftira şu:

‘‘Hürriyet'in ‘Formula gecikmesin' manşetinin altında Doğan Grubu'nun rant katlama hevesi çıktı: Formula gerçekleşirse bölgede kapattığı arazinin fiyatı uçacak.''Yani biz Aydın Doğan'ın arazisi değer kazansın diye o manşeti yapmışız.

Önce şunu belirteyim: 8 Ağustos Cuma günü çıkan, yani bizim 7 Ağustos Perşembe günü hazırladığımız gazetenin manşetinden ne Aydın Doğan'ın ne de Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök'ün haberi vardı.

O günü anlatmam gerekiyor.

Sabah toplantısında Fikret Ercan iki gün önce bir gazetede küçük bir haber okuduğunu, o haberde Formula 1 projesinin geciktiğinden, bu nedenle yarışın Türkiye'den alınma tehlikesinin söz konusu olduğundan bahsedildiğini söyledi. Sonra da ‘‘Bu işe bir baksak'' dedi.

Ben de benzer duyumlar almıştım. Hatta üç dört gün önce ilgililerden bir uyarı mektubu gelmişti.

O yazıda da Türkiye'nin büyük reklamını yapacak olan Formula yarışlarının elimizden kaçmak üzere olduğu vurgulanıyor ve basın olarak bu konuya eğilmemiz ve hükümeti uyarmamız isteniyordu.

Hürriyet olarak biz Formula'yı hep destekledik. Çünkü Formula 1 yarışları yapıldığı ülkelere ekonomik ve turistik açıdan büyük yararlar sağlıyordu.

O nedenle bu konuda hepimiz çok duyarlıydık ve toplantıya katılan bütün arkadaşlar Formula ile ilgili bir haber hazırlatmamız gerektiğinde birleşti.

* * *

Durumu Ekonomi Servisi Müdürü Vahap Munyar'a anlattık ve hemen bu konuda bir haber hazırlamalarını istedik.

Vahap çok titizdir.

‘‘Bugüne yetiştiremeyiz'' dedi önce, sonra ısrar edince kolları sıvadı.

Ben hemen İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım'ı aradım, kendisine ‘‘Formula Projesi''nin ne durumda olduğunu sordum.

Mehmet Yıldırım açık sözlü bir insandır. Karşılaşılan zorlukları anlattı ve şöyle dedi:

‘‘Hükümet bu konuda çok duyarlı. Çünkü Türkiye için yararlı bir proje, sanırım önümüzdeki günlerde engeller aşılacak ve 10 Eylül'de temeli Başbakan'a attıracağız.''

‘‘Yetiştirebilecek misiniz?''
diye sordum. ‘‘Yetiştiririm'' dedi ve bu konuyla ilgilendiğimiz için çok teşekkür etti.

Öğleden sonra haber hazırlanmıştı. Bu safhaya kadar bırakın Aydın Doğan'ı, Ertuğrul Özkök'ün bile haberi yoktu manşetten.

Manşet lafını aramızda tartıştık.

İstanbul'un dört bir yanının arazi mafyası tarafından yağmalanmasına karşın ‘‘Formula Projesi'' için ayrılan arazinin üzerindeki engeller bir türlü kaldırılamıyordu.

O nedenle şöyle bir manşette karar kıldık: ‘‘Yağmacıya var, Formula'ya yok''* * *

İş artık sayfayı çizmeye kalmıştı.

Ertuğrul Özkök hastaydı ve evinde yatıyordu. Fikret aradı ve haberi anlattı, manşet yapacağımızı söyledi. O da onaylayınca sayfa çizildi ve Formula manşet oldu.

İşte Sabah Gazetesi'nin çirkin, gazeteci olarak hepimizi isyan ettiren iftirasına neden olan manşetin öyküsü...

Ne bir fazla, ne bir eksik.

Bu anlattıklarımın doğruluğunu bütün kalbimle onaylıyorum. Buna Tanrı da tanıktır.

Yine Tanrı tanıktır ki, ne benim, ne Fikret'in, ne yazı işlerindeki, ne de haberi hazırlayan ekonomi servisindeki arkadaşlarımızın Aydın Doğan'ın bölgede arazisi olduğundan haberimiz vardı.

O arazi ne zaman alınmış, büyüklüğü ne kadarmış, yeri neresiymiş hiçbir fikrimiz yoktu.

Sabah'ın manşetini okuduktan sonra o arazinin 10 yıl önce alındığını öğrendim.

Büyük olasılıkla yüzlerce şirketi olan Aydın Doğan'ın da haberi yoktur.

Sabah Gazetesi yöneticileri, böyle manşetlerle patronlarının devlete olan trilyonlarca liralık borcunu ödemekten kurtulmak için mallarını kaçırmalarını gözlerden uzak tutmak isteyebilirler.

Ama bunun için vicdanlarını unutarak insanları karalamaya kalkmasınlar.

Dürüstlüğü, ilkeleri unutarak mesleğimizi çirkinleştirmesinler.

Böyle iğrenç bir iftirayı unutmayız da, affetmeyiz de...

Hiç yorum yok: