12 Aralık 2012 Çarşamba

Suikastlere ışık tutan kitap: Ölüme götüren yazılar

 
11 Gazeteci-yazar hangi yazıları nedeniyle öldürüldü? Öldürülen   yazarlar, katillerini biliyordu
Eski RTÜK Başkanı Nuri Kayış’ın Tanyeri Yayınları arasında çıkan “Ölüme Götüren Yazılar” kitabı, basın tarihine ışık tutacak özellikler taşıyor.

17 Kasım 2012 Cumartesi





16 Kasım 2012

 

Biz gazeteciliği kimden öğreneceğiz?

Yeni değil, yıllardır hep aynı eleştiri ile karşılaşırız: "Kardeşim böyle gazetecilik yapılır mı?" Bunu söyleyenler de sadece siyasiler değildir. İş adamından sporcusuna, askerinden bilim adamına kadar herkesten duyarız. Şimdi de bize yargı ayar vermeye başladı.48 yıldır bu işi yapıyorum, meğer hala öğrenememişim.
Gazetecilik nedir, nasıl yapılır, haber nasıl yazılır, bilemiyor muşum.
Bu ülkede herkes gazeteci kesildi. Her önünüze çıkan size bir ders veriyor. Daha doğrusu, gazeteciliğin "nasıl bizim yaptığımız gibi yapılmaması gerektiğini" anlatıyor.
Bıkkınlık geldi artık.
Sadece siyasetçilerden şikayet etmiyoruz.

Herkesten şikayetçiyiz.

Nasıl her birimiz, her maçta birer teknik direktör kesilip, sahadaki takımların nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda son derece derin bilgilerimizi sergiliyorsak, gazetecilik konusunda da aynı durum yaşanıyor.
Ülkenin tüm sorunları bize fatura ediliyor.
Her defasında, her tartışmada "yanlış anlayan" bizler oluyoruz.
Hem bölücü, hem çıkarcı, hem cahil, hem de iktidar düşmanıyız.

Şimdi de başımıza yargı çıktı.

Oda TV davası bunun tipik bir örneği.

Devleti yıkmak, darbe yaptırmak gibi iddiaları bir yana bırakın, iş dönüp dolaşıp "böyle gazetecilik olmaz" cümlesine bağlanıyor.

Yargıçlarımızın, savcılarımızın, polisimizin kafasında bir Gazetecilik nosyonu var. Bu klişeyi nereden öğrenmişlerse, bizlerin de aynen o çerçevede kalmamızı istiyorlar. Onun ötesine geçildiğinde, ya darbeci veya bölücü oluveriyorsunuz. Zaten yasalar da öylesine muğlak ki, istenildiği yere çekilebiliyor.

Gazeteciliğin bir muhalefet gücü olduğunu kabul edemiyorlar.

Aksine, güllük gülistanlık bir ülke yansıtacaksınız...

Devlet ne derse onu alkışlayacaksınız...

Arada bir de "yapıcı eleştiri" serpiştireceksiniz.

İşte Türk Devletinin gözündeki başarılı gazeteci imajı.

Ancak başaramayacaklar.

Ne kadar zorlarlarsa zorlasınlar, inadına, onların istedikleri gibi bir gazetecilik yapmayacağız.

BEN NEDEN 2 YILDIR YATIYORUM?”

Soner Yalçın  çok basit bir soru soruyor. Oda TV diye adlandırılan davadan iki yıldır tutuklu yatıyor ve nedenini bir türlü anlayabilmiş değil. Bu dava “Gazetecilik nasıl yapılmalı?” tezlerine konu olabilecek cinsten. Yargı bir kuyuya düştü, bir türlü çıkamıyor.  Çıkamadıkça da işi uzatıyor. İşte bu komedinin son perdesinde TUBİTAK raporuyla yine gündeme geldi.

Soner  de yolladığı mektubunda buna değiniyor:

“...TÜBİTAK ek raporunda yine herkesin kafasını karıştırdı.

Bakın bunu nasıl yaptı?

TÜBİTAK diyor ki;

Herhangi bir dosyanın bir bilgisayarda oluşturulup oluşturulmadığının, değiştirilip değiştirilmediğinin tespiti mümkün değildir.”

“Ama” diyor; “İddianameye konu olan Delil 1’de kullanıcı tarafından değiştirilmiş dokümanlar içinde “Soner Yalçın” imzasıyla yayınlanan haber yazıları olduğu tespit edilmiştir.”

Nedir bu yazılar?

Benim Odatv’ye gönderdiğim haberler ve Hürriyet gazetesine yazdığım makalelerdir.

Bilgisine ve Türkçesine güvendiğim Barış Pehlivan’a okuması için, düzeltmesi ve Odatv’de yayınlaması ve Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri’ne göndermesini istediğim makalelerdir.

Bunların davayla uzaktan yakından ilgisi yoktur.

İddianamede bu haberler yer almamaktadır.

Fakat TÜBİTAK, Soner Yalçın kendi bilgisayarında yazdığı yazıların CD DVD- USB tarzı veri depolama cihazlarıyla taşındığını değerlendiriyor.

Aslında TÜBİTAK bilinçli olarak kafa karıştırıyor.

Davaya konu olan dokümanları ''Soner'' isimli bir kullanıcının oluşturduğu tespiti var.

TÜBİTAK, kullanıcı “Soner”in yazdıklarının suç konusu 3 bilgisayara nasıl geldiği konusunda net bir şey söylemek istemiyor.

Eğer diyor, Soner Yalçın’ın yazdıklarını ilgili bilgisayarlarda Barış Pehlivan düzeltti ise “Soner” isimli kullanıcının yazdığını “Barış” isimli kullanıcı değiştirmiş olabilir.

Soner” isimli kullanıcı tarafından yazılan bu dokümanı Soner Yalçın’ın bilgisayarında yazdığına ilişkin, tüm bilgisayarlar incelenmesine rağmen, hiçbir tespite yer vermiyor.

Bu doğaldır. Çünkü o dokümanı Soner Yalçın yazmamıştır.

TÜBİTAK, elmayla armutları bilinçli olarak karıştırıyor.

Bütün bu zorlamalara rağmen TÜBİTAK ek raporu şunu demektedir;

İddianameye konu olan dokümanların her 3 bilgisayarda da oluşturulmadığı, açılmadığı ve değiştirilmediğini söylemektedir. Ve hatta işletim sistemi izleri ve dosya sistemi üst verilerinin bu kanaati daha da Kuvvetlendirdiğini açıkça ifade etmektedir.

ODTÜ’den, Boğaziçi’nden, Yıldız Teknik’ten ve ABD’den alınan bilirkişi raporlarıyla, TÜBİTAK’ın hazırlamış olduğu her iki rapor da dokümanların Odatv çalışanları tarafından oluşturulmadığı ve sosyal mühendislik saldırısı yoluyla hedefe odaklı olarak gönderildiği teyit edilmektedir.

Bilirkişiler bu konuda hemfikir…

Peki, gerçek bu derece açıkken, ben niye Silivri Cezaevi'nde 2 yıldır hapis yatmaktayım?..”


 
 

8 Kasım 2012 Perşembe

Görevde öldürülen Gazeteci Sami Başaran anıldı

36 yaşındayken öldürülen gazeteci Sami Başaran mezarı başında anıldı.Gazeteci Sami Başaran 23 yıl önce İstanbul’da çalıştığı Gazete gazetesine haber yapmak üzere çağrıldığı işyerinde 36 yaşındayken öldürülmüştü.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Hürriyet 64. kuruluş yılını kutladı...


Hürriyet Gazetesi'nin 64'üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle Hürriyet Dünyası'nda bir tören düzenlendi.
Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü Uğur Cebeci, Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Eşmen'in de aralarında bulunduğu çalışanlar, Hürriyet Gazetesi'nin 64'üncü kuruluş yıldönümünde rozet ve plaket hediye edilerek ödüllendirildi.

Hürriyet Gazetesi'nin 64'üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle Hürriyet Dünyası'nda düzenlenen törene Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Doğan ailesi mensupları ve Doğan Haber Ajansı başta olmak üzere kurum bünyesindeki diğer televizyon ve gazetelerin üst düzey yöneticileri ile çalışanları katıldı. Aydın Doğan ve Vuslat Doğan Sabancı'nın açılış konuşmalarının ardından Doğan Yayın Holding çatısı altındaki kurumlarda 40, 35, 30, 25, 20 ve 10'uncu yılını dolduran personele rozet ve plaketleri verildi.

Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü Uğur Cebeci, Genel Müdür Yardımcısı, Yazılı Haberler Müdürü Mustafa Eşmen, İhsan Dörtkardeş, Sedat Sami Akyıldız, Ayşe Nesrin Coşkun, Ahmet İstek, Bahri Karataş, Hilmi Duyar, Turaç Top, Turan Gültekin, Gurbet Gökçe, Lütfü Karakaş, Ramazan Yavuz, İbrahim Sezen, Mustafa Kınalı ile Süheyla Gözdereliler rozet ve plaketlerini alarak mesleklerindeki büyük gururu yaşadı. Coşkuyla kutlanan kuruluş yıldönümü töreni, Model konseriyle gecenin ilerleyen saatlerine kadar devam etti.

31 Ağustos 2012 Cuma

Gazeteci Atakan vefat etti

Yurtsan Atakan bir süredir mücadele ettiği hastalığa yenik düşerek dün gece yaşamını yitirdi

Teknolojiyle ilgili yazılarıyla dikkati çeken Türk basınının önemli kalemlerinden gazeteci Yurtsan Atakan bir süredir mücadele ettiği hastalığına yenik düşerek dün gece hayatını kaybetti. Sonra Oku

Teknolojiyle ilgili yazılarıyla dikkati çeken Türk basınının önemli kalemlerinden gazeteci Yurtsan Atakan bir süredir mücadele ettiği hastalığına yenik düşerek dün gece hayatını kaybetti.

24 Temmuz 2012 Salı

Amiral gemisi'nin seyir defteri


Doğan Hızlan - Medya Günlüğü
Gül'den bıyık altı gülümsemesine açıklama!Milliyet Gazetesi'nde flaş gelişme! Hangi üst düzey ismin çıkışı verildi! (Medyaradar/Özel)Erdoğan'ı törene gitmesi için ikna eden isim kim?Stüdyo kahkahaya boğuldu! Ödül töreninde nasıl rezil olmuş?Giydiği cübbeden güç alıp ahkam kesenler...

Hürriyet'in bir özelliği vardır, içinde çalışırken sıradan bir basın kuruluşu zannedersiniz, dışarıya çıktığınızda ...

Amiral Gemisi’nin seyri

HÜRRİYET’e ne zaman girdin diye sorsanız, evvel zaman içinde diye yanıtlayabilirim.

İlk çalıştığım binanın Yeni Gazete olduğunu dün belirtmiştim.

Altın Kitaplar Yayınevi ile Yeni Gazete arasında gidip gelirken, hemen hemen her gün küçük bir Babıâli turu yapardım.

Hürriyet’in birçok binasında çalıştım.

Önce Cemal Nadir Sokağı’ndaki, ilk Hürriyet’in çıktığı binada.

O binaya ilk kez ilkokulu bitirdiğimde armağan kitabı almak için girmiştim.

O sokakta kâğıtçılar, matbaacılar, kırtasiyeciler bulunurdu.

Daha sonra Hürriyet Yayınları’nda danışman olarak çalışmaya başlayınca, Nuruosmaniye ile Cağaloğu’nun kesiştiği köşebaşında, yayınevi çalışmalarını yaptık, rahmetli Adnan Semih Yazıcıoğlu ile klasikleri yayınlıyorduk, o bölümü de Selâhattin Hilâv yönetiyordu.

Yazarlar, çevirmenlerle birlikte güzel günler geçiriyorduk.

Hürriyet Gösteri de çıkmaya başlayınca, çevre daha da genişledi.

Binaları sırasıyla anımsamıyorum doğrusu... Hürriyet’in karşısında yüksek bir binanın en üst katında çalıştım.

Sokaklar beni sahip oldukları dükkân zenginlikleriyle ilgilendirir.

Akşam işten çıkıp bir tiyatroya gideceksem Konyalı’da yerdim yemeğimi, yeni adıyla Ankara Caddesi’nden aşağıya inerken solda içkili İstanbul Lokantası vardı.

O zamanlar, gazetelerde yemek servisi olmadığı için, öğlen buluşmalarına vesile olurdu.

* * *

İLK ofset rotatif, Molla Fenâri’deki binaya kuruldu.

Marinoni marka baskı makinesi hakkında rahmetli Necmi Onur’un yazısı, Marinoni Teyze başlığını taşıyordu.

Elbet o zamanlar daktilolarla yazıyorduk, bilgisayarlar yeni yeni gelmişti ama, bilgisayara tam geçiş hep erteleniyordu. Belki de yeniliğe karşı bir korkuydu bu. En sonunda, Atex marka bilgisayarlarla çalışmaya başladık. Çünkü yönetim, bir gecede bütün daktiloları toplamıştı.

Ertesi sabah geldiğinde, kimsenin başka seçeneği yoktu.

Ana binada çalışmaya başladığımda, bütün mekanizmayı daha yakından tanımıştım.

Hürriyet’in bir özelliği vardır, içinde çalışırken sıradan bir basın kuruluşu zannedersiniz, dışarıya çıktığınızda, onun görkemini, etkisini, yaygınlığını fark edersiniz.

Merkez binanın içinde birçok tadilat yapıldı ama bu yetersiz kaldı.

Matbaa biriminin Halkalı’ya taşınması, orada yeni bir bina yapılması da bu ihtiyacın sonundaydı.

Artık yeni bir Hürriyet binası yapılması kararlaştırıldı, arsa alındı, temel atıldı.

Temel atma töreninden bitirilişine kadar her aşamasında bulundum, Hacı Bayram-ı Veli’nin dediği gibi, “Taş ü toprak arasında yapılageldim”.

Yaklaşık yirmi yıl boyunca birçok olaya tanıklık yaptık, birçok ziyaretçi kabul ettik, birçok tören yaptık, birçok 1 Mayıs kutladık, aramızdan ayrılanlar oldu, bize yeni katılanlar güç verdiler.

Ebediyete uğurladığımız arkadaşların anıları o binayla birlikte içimizde yaşayacak.

Şimdi, geçen perşembe gününden beri Hürriyet Dünyası’nda yaşamaya/çalışmaya başladık.

Taşınma sohbetleri ile kahve, demli çaylar içiyoruz, kolileri açıyoruz. Taşınma telaşının verdiği yorgunluktan olsa gerek, her koliyi açtığımızda, içinden çıkanları sanki yeni görüyoruz.

Yeni bir güce, 2015 Hürriyet’ine doğru koşuyoruz. Birçok şey değişti, artık herkesin birbirini görebildiği, araya duvarların girmediği daha sıcak bir çalışma ortamı var. Bir o kadar da eski alışkanlıkları zorlayacak bir değişiklik...

Duvarlarımızı Türk resminin büyük ustalarının tablolarıyla, dünya karikatüristlerinin ödüllü yapıtlarıyla bezedik.

Yeni binamıza gelirken, hemen ünlü rölyefimiz karşılayacak sizi, Hürriyet’in ve Türkiye’nin simgesi.

* * *

AMİRAL GEMİSİ’nin seyir defterinden kişisel notlar.

Güzel, mutlu, sağlıklı günlerin Türkiye’sinde hep birlikte yaşamak dileğiyle.

Hoş geldiniz ve hoş bulduk diyorum.

Doğan HIZLAN / HÜRRİYET

7 Nisan 2012 Cumartesi

Hürriyet'in Amerika serüveni: Dijital ölüm


Garbis KEŞİŞOĞLU / DÜNYA'DA MEDYA gkesisoglu@gmail.com
Hürriyet Gazetesi'nin Amerika baskısının hemen geçtiğimiz günlerde durdurulması ve New York'un 5. Caddesi'nde bulunan büronun kapatılması, beni bir an için taa 32 yıl geriye götürdü... Yeni Dünya'daki, o kuruluş günlerine. Rahmetli Nezih Demirkent'in Hürriyet'te Genel Müdürlüğü dönemi... Almanya'da o günlerde tirajı hayli yükselmiş olan Avrupa Hürriyet'in artık, Atlantik ötesine de uzanması kararlaştırıldı. Tabii, gazetenin o sıradaki sahibi Sayın Erol Simavi'nin onayı ile. Türk basını o yıllarda çok başarılı bir "sınır ötesi gazeteciliği" sınavı vermişti. Tercüman'ın sahibi rahmetli Kemal Ilıcak, gazetesini beşinci kıtada Avustralya'da basmaya başlamıştı.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Hürriyet faturayı çalışanlara kesti


Hürriyet gazetesinde işten çıkarılanlar arasına hafta sonu eklerde editörlük ve yazarlık yapan Yeşim Çobankent de katıldı.

Hürriyet Gazetesinde yapılan işten çıkarmalarda hurriyet.com.tr 'de Fatih Çekirge 'den sonra gelen isim olan Haber Koordinatörü Oğuz Güven 'in de işine son verildi.

Daha önce Günaydın, Milliyet, Radikal, Habertürk TV ve Kanal D 'de görev yapan Oğuz Güven 2004 yılından bu yana Hürriyet 'in internet sitesinde çalışıyordu.

İşten çıkarılan diğer isimler şöyle:

Yazı İşleri 'nden Bensan Özbalkan;

Hürriyet Emlak Yaşam Eki 'nden Seda Tabak ve Eda Utku;

Ekonomi servisinden Hanife Bas, Mehtap Özcan, Esra Sahici;

Hürriyet 'in eski genel yayın yönetmeni Seçkin Türesay.

Ankara Büro 'dan aralarında Hürriyet 'in eski başyazarı Oktay Ekşi 'nin oğlu Özgür Ekşi 'nin de olduğu 3 kişi.