Gözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, 14 yıl sonra
Çetin Emeç cinayetindeki sır perdesini araladı. Gözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi
Saygı Öztürk'ün yazısı:
ÇETİN EMEÇ CİNAYETİNDE 14 YILLIK MÜTHİŞ SIR
Gazeteci ağabeyimiz Çetin Emeç’in öldürülüşünün üzerinden tam 14 yıl geçti. Emeç’i ve şoförü Sinan Ercan’a ateş eden İrfan Çağırıcı yakalandı. Örgütü çökertildi. Ancak bir kişi yakalanamadı.
ÇETİN EMEÇ CİNAYETİNDE 14 YILLIK MÜTHİŞ SIR
Gazeteci ağabeyimiz Çetin Emeç’in öldürülüşünün üzerinden tam 14 yıl geçti. Emeç’i ve şoförü Sinan Ercan’a ateş eden İrfan Çağırıcı yakalandı. Örgütü çökertildi. Ancak bir kişi yakalanamadı.
Nezih Beyret sahte kimliğini
kullanan Muzaffer Dalmaz’ı son olarak Bosna’da görülmüş.
Çetin Emeç’i Turan Dursu’u öldüren İslami Hareket Örgütü’ne dönük operasyonun müthiş bir öyküsü var. Emniyet’e yakın bir yerde yol kenarında duran Toyota marka otomobili oradan kaldırması için polis uyarıyor. “Tamam abi, birkaç dakika izin ver” deniliyor. Polis biraz sonra geldiğinde otomobilde kimsenin olmadığını gördü. Araç parka çekildi. Otomobili almak için aylarca kimse gelmedi. Otomobilin bağajı açıldığında eylemde kullanılan silah bulunmuştu...
Çetin Emeç’i Turan Dursu’u öldüren İslami Hareket Örgütü’ne dönük operasyonun müthiş bir öyküsü var. Emniyet’e yakın bir yerde yol kenarında duran Toyota marka otomobili oradan kaldırması için polis uyarıyor. “Tamam abi, birkaç dakika izin ver” deniliyor. Polis biraz sonra geldiğinde otomobilde kimsenin olmadığını gördü. Araç parka çekildi. Otomobili almak için aylarca kimse gelmedi. Otomobilin bağajı açıldığında eylemde kullanılan silah bulunmuştu...
Olay yaklaşık 2 yıl gizli tutuldu. Gazeteci ağabeyimiz Çetin
Emeç’in cenaze töreninde yakama taktığım siyah-beyaz fotoğrafı tam 14 yıldır
masamda. Çalıştığım işyeri değişse bile Çetin Emeç’in fotoğrafı hep benimle
birlikteydi.
Çetin Emeç 7 Mart 1990 tarihinde öldürüldü. Aradan yıllar
geçti. Bırakın Çetin Emeç’in niçin öldürüldüğünü, kimin öldürdüğü de
bilinmiyordu. Olayı üstlenen de olmamıştı. Emeç, çapraz ateşe alınıp
öldürülmüştü. Geride boş mermi kovanları kalmıştı.
1991 yılının Ekim ayı idi. İstanbul Gayrettepe’de bulunan
Emniyet Müdürlüğü’ne yakın bir bölgede Toyota marka bir otomobil yol kenarına
park edildi. Otomobilde iki kişi bulunuyordu. Biri önde, diğeri arkada
oturuyordu. O bölgede görevli trafik polisi, otomobilin yanına geldi.
“Aracınızı buradan kaldırın. Trafiği engelliyorsunuz” dedi. İçerdekilerden
birisi “memur bey, arkadaş karşıdaki pastaneye gitti. Hemen ayrılacağız. 5
dakika izin verin” dedi. Trafik polisi “tamam...tamam” deyip yanlarından
ayrıldı.
Aradan yaklaşık 20 dakika geçmişti. Trafik polisi,
otomobilin hala aynı yerde olduğunu gördü. Yanlarına gitti. Otomobildekiler
“Memur bey şimdi geliyor. Birkaç dakika daha izin ver” dedi. Trafik polisinin
canı sıkılmıştı. “kardeşim 5 dakika izin istiyorsunuz, aradan 20 dakika geçiyor
hala buradasınız. Anlamıyor musunuz, trafiğe mani oluyorsunuz. Tamam bir kaç
dakika daha izin veriyorum” dedi. Trafik polisi yanlarından ayrılıp trafiğin
tıkalı olduğu bir yeri açmaya giderken, otomobildeki iki kişi de indi ve karşıdaki
pastaneye doğru gitti.
OTOMOBİLİ KİMSE ALMADI
Trafik polisi, Toyota otomobilinin kaldırılmadığını uzaktan görüyordu. “Bunlara ceza farz oldu” deyip otomobilin bulunduğu yere geldi. Gelirken ceza makbuzu da elindeydi. Otomobilde kimseyi göremedi. Şüphelendi. Otomobilin buradan çekilmesi için telsizle anons yaptı. Polis, bir süre otomobilin başında bekledi. Ne gelen vardı ne giden. Otomobil çekiciye yüklendi ve parka çekildi. Günlerce, aylarca parkta kaldı. Otomobili ne arayan vardı, ne soran. Durum park görevlilerinin de dikkatini çekti. Otomobille ilgili araştırma yapılması kararlaştırıldı.
Trafik polisi, Toyota otomobilinin kaldırılmadığını uzaktan görüyordu. “Bunlara ceza farz oldu” deyip otomobilin bulunduğu yere geldi. Gelirken ceza makbuzu da elindeydi. Otomobilde kimseyi göremedi. Şüphelendi. Otomobilin buradan çekilmesi için telsizle anons yaptı. Polis, bir süre otomobilin başında bekledi. Ne gelen vardı ne giden. Otomobil çekiciye yüklendi ve parka çekildi. Günlerce, aylarca parkta kaldı. Otomobili ne arayan vardı, ne soran. Durum park görevlilerinin de dikkatini çekti. Otomobille ilgili araştırma yapılması kararlaştırıldı.
SİLAH VE KİMLİK BULUNDU
Otomobilin bağajı açıldığında MP-5 silah, torpido gözünde ise Nezih Beyret adına düzenlenmiş sürücü belgesi bulunuyordu. Silah ilgili birimleri hemen harekete geçirdi. Silahın balistik muayenesi yapıldığında müthiş bir gerçekle karşılaşılmıştı. Bu silah, yazar Turan Dursun’u öldüren silahtı. Mehmet Ağar’ın İstanbul Emniyet Müdürü, Hanefi Avcı’nın İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı, Atilla Çınar’ın Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı, Reşat Altay’ın Terörle Mücadele Şube Müdürü, Muzaffer Erkan’ın İstihbarat Şube Müdürü olduğu bir dönemdi. Otomobilde Turan Dursun cinayetinde kullanılan silahın ele geçirildiğini kimse bilmeyecekti.
Otomobilin bağajı açıldığında MP-5 silah, torpido gözünde ise Nezih Beyret adına düzenlenmiş sürücü belgesi bulunuyordu. Silah ilgili birimleri hemen harekete geçirdi. Silahın balistik muayenesi yapıldığında müthiş bir gerçekle karşılaşılmıştı. Bu silah, yazar Turan Dursun’u öldüren silahtı. Mehmet Ağar’ın İstanbul Emniyet Müdürü, Hanefi Avcı’nın İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı, Atilla Çınar’ın Terörle Mücadeleden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı, Reşat Altay’ın Terörle Mücadele Şube Müdürü, Muzaffer Erkan’ın İstihbarat Şube Müdürü olduğu bir dönemdi. Otomobilde Turan Dursun cinayetinde kullanılan silahın ele geçirildiğini kimse bilmeyecekti.
Elde silah ve Nezih Beyret adına düzenlenmiş sahte bir
sürücü belgesinden başka bir bilgi-belge yoktu. Otomobilin motor ve şasi
numaraları değiştirilmişti. Konuyu çok dar bir kadro bilecek, kesinlikle olay
basına intikal ettirilmeyecekti. Tesadüfen de olsa büyük bir örgütün izine
rastlanmıştı.
Örgütün adını bilen ise yoktu. Aradan 1,5 yıl geçti. Silah
ve sahte bir sürücü belgesinden başka yeni bir bilgi-belgeye ulaşılamadı.
Çalışmayı yürüten çekirdek kadro da umudu kesmişti. Karşılarına ilk olayda
olduğu gibi yine tesadüfen bir şeyler çıkmasını bekliyorlardı. Bakarsınız yine
bir otomobil çıkar, içinden ummadıkları kişilerle, silahlarla ya da gelecek bir
mesajla karşılaşabilirlerdi.
ÖRGÜTE BÖYLE ULAŞILDI VE ADI KONULDU
Tarih 21 ocak 1993. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi’ne bağlı ekiplerin rutin bir “uygulama”sı yapılıyor. Durdurulan otomobillerden birisinin çalıntı otomobil olduğu anlaşılıyor. Otomobilin içinde bulunan kişinin çağrı cihazına notlar geliyor. Bu, Asayiş Şubesindeki yetkilinin dikkatini çekiyor. Büyük bir hırsızlık şebekesiyle karşı karşıya olduklarını düşünüyorlar. Gözaltına aldıkları kişinin evine baskın yaptıklarında evde çok sayıda silah, patlayıcı,. Sahte kimlik ve örgütsel dokumanlar bulundu. Örgütsel dokumanlar, sahte kimliklerden yola çıkan görevliler, otomobil hırsızlığı, gasp, soygun gibi eylemleri gerçekleştirenlerin Türkiye’de şeriat esasını hakim kılınmasına yönelik çalışmalarına gelir sağlamak için bu işleri yaptıklarını belirledi.
Tarih 21 ocak 1993. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi’ne bağlı ekiplerin rutin bir “uygulama”sı yapılıyor. Durdurulan otomobillerden birisinin çalıntı otomobil olduğu anlaşılıyor. Otomobilin içinde bulunan kişinin çağrı cihazına notlar geliyor. Bu, Asayiş Şubesindeki yetkilinin dikkatini çekiyor. Büyük bir hırsızlık şebekesiyle karşı karşıya olduklarını düşünüyorlar. Gözaltına aldıkları kişinin evine baskın yaptıklarında evde çok sayıda silah, patlayıcı,. Sahte kimlik ve örgütsel dokumanlar bulundu. Örgütsel dokumanlar, sahte kimliklerden yola çıkan görevliler, otomobil hırsızlığı, gasp, soygun gibi eylemleri gerçekleştirenlerin Türkiye’de şeriat esasını hakim kılınmasına yönelik çalışmalarına gelir sağlamak için bu işleri yaptıklarını belirledi.
Örgütün adı yoktu. Ancak lideri dokumanlara göre İrfan
Çağırıcı’ydı. Bu kişinin sık sık İran’a gidip geldiği, orada eğitim aldığı
saptanmıştı. Nezih Beyret’in gerçek adını bilen, tanıyan ise yoktu. Onu,
örgütün elemanları “Kemal” kod adıyla tanıyordu. Örgütsel dokumanlar arasında
örgütün adı yoktu ama karşılarında çok değişik bir çalışma biçimi ve yapısı
olan kanlı bir örgüt vardı. Dokumanlar arasında “İslami Hareket” sözcüğü sıkça
geçiyordu. Polis, örgüte isim babalığı yaptı: İslami Hareket Örgütü.
BÜYÜK SKANDAL SON ANDA ÖNLENDİ
1996 yılının Mart ayının ilk günleriydi. O dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevinde Orhan Taşanlar bulunuyordu. Emeç cinayetinin yıldönümü yaklaştığı için basında, Çetin Emeç’in katillerinin hala yakalanamadığına ilişkin haber yer alıyordu. İşte o haberlerin yayınlandığı günlerde kıs-kıs gülenler vardı. Çünkü Çetin Emeç cinayetini planlayan, uygulayan iki kişiden biri olan İrfan Çağırıcı yakalanmıştı. Günlerdir onu sorguluyorlardı. Sorgulamaya Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar da katılıyor, olayın basına sızmaması için İrfan Çağırıcı, “Çetin Emeç cinayetinde kullandığımız silahı Uludağ’da ormana gömdük. Yerini gösterebilirim” dedi.
1996 yılının Mart ayının ilk günleriydi. O dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevinde Orhan Taşanlar bulunuyordu. Emeç cinayetinin yıldönümü yaklaştığı için basında, Çetin Emeç’in katillerinin hala yakalanamadığına ilişkin haber yer alıyordu. İşte o haberlerin yayınlandığı günlerde kıs-kıs gülenler vardı. Çünkü Çetin Emeç cinayetini planlayan, uygulayan iki kişiden biri olan İrfan Çağırıcı yakalanmıştı. Günlerdir onu sorguluyorlardı. Sorgulamaya Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar da katılıyor, olayın basına sızmaması için İrfan Çağırıcı, “Çetin Emeç cinayetinde kullandığımız silahı Uludağ’da ormana gömdük. Yerini gösterebilirim” dedi.
İlk günler konuşmamak için direnen Çağırıcı, daha sonra ne
soruluyorsa cevap veriyordu. Sorgucuların güvenini kazanmış, arada bir yakınlık
oluşmuştu. Silahların yerini göstermesi için gidildiğinde bileceğine kelepçe
takılmasına bile gerek görülmemişti.
Oysa, Çağırıcı polislerin güvenini kazanarak müthiş bir
planı uygulamaya koymak istiyordu. İrfan Çağırıcı, polislerin arasından hızla sıyrılıp
koşmaya başladı. Görevliler “dur...kaçma... ateş ederiz” diye bağırıyor, ancak
İrfan arayı giderek açıyordu. Çetin Emeç cinayetinden tam 6 yıl sonra yakalanan
İrfan Çağırıcı göz göre ellerinden kaçıyordu. Bu skandalın hesabı nasıl
verilecekti...
İrfan ormanın derinliklerine girdikçe giriyordu. Görevliler,
teslim olmasını sağlamak için gelişi güzel ateş ediyorlardı. Ancak İrfan
Çağırıcı’nın duracağı yoktu. İrfan, hedef şaşırtmak ve ardından nişan
alındığında kurşunun kendisine gelmemesi için adeta yılan gibi kıvrıla kıvrıla
koşuyordu. Keskin nişancılardan birisi “başka çare yok” deyip peş peşe ateş
etmeye başladı. İrfan “yandım anam” deyip kolunu tutarak bir süre daha koşmaya
devam etti. Müthiş kan kaybediyordu. Polisler yetişti. Kan-ter içinde kalmışlardı...
İrfan Çağırıcı’nın yakalandığını sadece bir gazeteci
biliyordu. Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar “yazma. Açıklama yapmadan bir gün önce
tüm ayrıntıları sana veririm” dedi. Ancak sözünü yerine getiremedi. Çünkü,
soruşturma bitmeden Çağırıcı’nın yakalandığını başka bir gazeteci daha duymuş
ve bu müthiş haberi yazmıştı. Çağırıcı yakalandı. Halen cezaevinde.
Çetin Emeç cinayetini gerçekleştiren iki kişiden birisi olan
Nezih Beyret sahnte kimliğini “Kemal” kod adını kullanan Kayserili Muzaffer
Dalmaz ise 14 yıldır yakalanamadı. Onu en son Bosna’da görenler olmuş. Diyormuş
ki “Çetin Emeç’i öldürdüğüm için çok pişmanım.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder